Oyun

~ 8 Kasım 2009 Pazar


Geçen haftanın aksine havalar güzelliklerini giymiş üzerine.Sarısarı parıldıyor insanın yüzüne.Mavimavi göz alıyor gökyüzü yeryer süründüğü beyaz pudrayla.İşte böyle bir günaydınla dinlediğim ilk şarkı Björk-İsobel oluyor Sabiha Filis'e sevgilerle.Herşey;herzaman olduğu gibi göründüğünden farklı ya;bu yaz görünümlü sonbahar sabahı,yatağın dışında çok soğuk.Dönüp dolaşıyor,dışarıyı reddediyor bir süre yatağın sıcak yüzü.Ama çare yok;gün başladı ve sona erdirmek için yaşamak gerekiyor...

Geçen hafta 70'lerde gezinirken 90'ların dahi ne kadar özlenebileceğinden bahsetmiştim''ona''.Hal böyle olunca kurduğum cümlenin özlemi sardı beni o gece.Cadde'nin gözünün geçmişinden döndüm kendime.Doksanlarımın sabahları ; onbuçuk da Kaptan Tsubasa ve sonrasının Şirinler'i geçti gözümün önünden.Büfelerden binbir ricayla anneme aldırdığım '' red kit '' ve ''casper '' çizgi romanlarım.Doksandokuz kupona Sabah gazetesinin verdiği ve benim Super Mario olup kafamla kırdığım tuğlaların puana dönüştüğü , altınlar topladığım atarim.

''1992-1996 Şırnak - Van ''


Hayatın ailemi ve beni sürüklediği şehirlerden birisiydi Van.Çok değişik ikilemleri yaşadığım , akasya ağaçlarının yeşil yapraklarını oyuncak tüfeklerimize mermi yapıp bahçesinde oyunlar oynadığımız bir evimiz vardı.O güzelim yaprakların onlarcasını hergün koparır ; akasyaların içindeki tatlı balı emer ; yapraklarınıda oyundaki kurşunlarımız olarak değerlendirirdik.

Oyun basitti.Aslında var olmayan fakat hayal ettiğimiz olmaması gerekenler vardı karşımızda.Onların akasya yaprakları değil gerçek mermileri vardı.Bizde yardım etmeliydik yüksklerde dolaşanlara.Bizde askerdik.


Oyun bundan ibaretti çünkü etrafımızda başka birşey görmezdik.Evde başka birşey duymazdık.Gökyüzünde kuşlara değil Uh-1 helikopterlere aşinaydık.Bilirdik o yaştan mekanik kuşların ne için nereye gittiğini.Bu yüzden atari önemliydi.Atari hayattı.Asker olmaktan çıkıp Super Mario olabildiğimiz yegane yerdi.Bu yüzden tam 99 gün boyunca hergün erken kalkıp aldık sabah gazetesini.Gözlerimiz , Van'da görebildiklerimizin dışına çıkabilsin diye.

Atarim geldiğinde çok sevinmiştik.Sadece benim değil , bütün çocukların atarielri gelmişti.Hayat daha güzel olmuş , her sabah Tsubasa'yı izledikten sonra karşılıklı futbol turnuvaları yapabilir olmuştuk.Ben İshizaki , o Misaki olabilirdik.Eğer 3 kere üstüste atari turnuvasında şampiyon olursak Kaptan Tsubasa bile olabilirdik.Olabilirlik imkanlarının bu kadar geniş olduğu başka bir yeri o ana dek görmemiştik.Kimse sokağa çıkmaz olmuştu.Bahçedeki park anlamını yitirmiş yalnızlığa terkedilmişti.Onlarca akasya yaprağı koparılmaktan , kanatılmaktan kurtulmuş , emsalsiz kokularını büyük bir neşeyle evlerimizin balkonlarına dolduruyorlardı.Esen rüzgarlar balkonlara akasya bayramı oluyordu.

İşte ben o günleri bile özledim.Kendi doksanlarımı.İlk arabamızı 165 mark'a aldığımız günleri.Gece apartmanın önüne bırakıp;sabaha kadar aralıksız yağan tipi sonucu bulamadığımız;kapısında kurşun delikleri olan  mavi arabamız.Sadece bizim değil;babamın ve arkadaşlarının bile sabaha kadar Super Mario oynadığı günleri.Sadece basit bir atarinin onlarca çocuğun ve ailesinin hayatını değiştirip,akasya ağarçlarını özgür bıraktığı,balkonların mislere bürünüp,Red-Kit 'in country bir şarkı söyleyerek batan güneşin ardına saklandığı günleri ..



''Ben zavallı ve yalnız bir kovboyum''
''Ve ev buradan çok uzakta''
                        
Red Kit.

* * *

Bu blog BloggerV.com üyesidir.