.. Şans 103



.. Balık'a itafen *

Uyur uyanık bir halde , vücudumun ve polar battaniyemin birbirine karışan sıcaklığıyla bekliyordum .. On , en fazla onbeş dakika sonra alarmım çalıcak ve Sandra '' I never be , Maria Magdalena diyecekti yüzüme .. 80 lerden bu yana kendisini dinleyen herkese aynı şeyi söylüyordu bu insan .. You're a creature of the night karşılığına her zaman eşlik etsemde , bu sabah Sandra'dan özür dileyerek dudaklarımı kıpırdatmadım. Zaten kurumuşlardı. İşte başlamıştı gün ..

Uzun zamandır gözlerim japon balığı kadar şişmiyordu.Ama bu sabah gözlerimi açtığımda hissettiğim hissi , en son 2,5 sene önce , lisede hissetmiştim. Çok net hatırlıyorum , gömleğimi giymiş , elektriklenip birbirine karışan saçlarıma bakıyordum aynada. Sonra gözüme gözlerim takıldı. O şekilde okula gidemezdim . Gitmedimde . Evden önce babam , sonra annem çıktı , ben servisi çoktan kaçırmıştım isteyerek .

Zaten okul işkence gibi geliyordu , gereksizleşmişti gözümde , gitmemin tek ve özel bir sebebi vardı o günler. Herkesin evden işine yol almasıyla Batuhan yatağına doğru emin adımlar atıyordu işte. Üstelik gömleğini bile üstünden soymadan uykuya dalmak suretiyle. O günle birlikte 42 günü bulan devamsızlığıma rapor alırken , fiilen geçirmediğim hiçbir hastalık kalmayacaktı ileriki günlerde ...

Ama bu sabah gözlerime bakıp adımlarımı usulca attığım yer yatağım olmayacaktı . Elbette gün , benim için bir plan yapmıştı çoktan . Yıllardır içine düşürmeyi başardığı dipsiz ve ipsiz kuyuyu birkez daha yoluma sunucaktı. Deplasmanda yenilgi , önyargılı benliğimde kaçınılmaz bir sonuçtu. Bu değişmeliydi . Son bulmalıydı. İyi yönden bakmalıydım. Bir insan için herşeyi ifade eden kimi zaman bir sevgilidir hani . Öyleyse o benim sevgilimdi. Çünkü benim için Üniversite o demekti .

28 Kasım 2008 tarihi belkide bir dönüm noktasıydı. Kafamda kurduğum tüm komplolara rağmen ki bu komplolar çözmeyi bilemediğim , bir yolunuda bulamadığım sorulardı ; bir umutla t-shirt'ümü giydim. Benim için en anlam ifade etmeyen t-shirt'tü bu . Düğüne mi gidiyordum ki ? Kesinlikle hayır . Anahtarımı ve cüzdanımı kontrol ettikten sonra , ayakkabı bağlarımı bağladım. Artık hazırdı adımlarım. Yeni bir başlangıca , yada hazin bir sona doğru yürüyordum işte. Savunacaktım kendimi son dakikaya kadar.

Sabah kahvaltısı alışkanlığımı çoktandır yitirmiştim. Anneme göre bu hiç olmamıştı zaten. Bu sabah beynimin uyarılması gerekiyordu. Şeker ve kafein kaçınılmazdı. İki seçeneğim vardı . Ya dolabımdaki sütle bitmek üzere olan mısır gevreğini bünyeme enjekte edicektim , yada Kinder Bueno alacaktım. Ben 2.yi seçmiştim. CLA 11 amfisine doğru yürürken başka zaman olsa yüzüne bakmayacağım çikolatamı hızlı bir şekilde yiyordum. Belkide çiğnemeden yutuyordum , nede olsa erir diye . 36,5 derece . Aynı zamanda elimdeki notlara göz atıyordum.

Amfinin kapısından içeri girdiğimde matem havasını algılamam zor olmadı. Yerini beğenip oturmuş olan öğrencilerin düşünce bulutlarını okuyabiliyordum. Tıpkı karikatür gibiydi . Acaba çan eğrisi olurmu bu ders ? diyordu biri .. Herkes birbirine ''kopya verirmi acaba , koalisyon , kordinasyon,kombinasyon,komisyon oluştururmuyuz ? '' diye bakıyor ama utanan diller söze dökemiyordu hisleri ve istekleri. Oysa beş dakika sonra matem evimizde ne koalisyon , ne kordinasyon nede kombinasyon bakışlarından eser olacak , masaların üstünde sınav soru kağıdı ve sınava konsantirasyon olacaktı ..

Kağıdın ön sayfasını hemen doldurdum ..
Çünkü sadece '' adı: '' '' soyadı: '' '' öğrenci numarası: '' kısmını içeriyordu.
Bu mutluluk verici , iyi bir başlangıçtı. Çünkü lisede , sadece sol üst köşeyi dolduruyordum ve sayfayla işim bitmemiş oluyordu. Bu sefer birkaç harfle tek sayfayı alt etiştim. Geri kalan sayfalar ise dipsiz , ipsiz kuyunun su damlalarıydı .Sözde 6 sorudan oluşuyordu ki bu 6 soru kendi içinde bölünmeye uğrayarak 23023942 soru haline geliyordu. Bu yöntem bir klasikti. Baştan yıldırmayı amaçlıyordu. Bir yandan işlemlerin içine gömülüyorken , sürekli zamanı kontrol etme ihtiyacı hissediyordunuz. Böylece konsatre olamayıp hata yapmaya sevkedilmeniz kaçınılmaz oluyordu .. Sistem yıllardı başarıyla işliyordu bende.

Bu yüzden üzerinde uğraştığım her soruyu 3kere çözdüm. Ve 3.den önceki 2 çözümde işlem hatası buldum. Peki aynı soruyu 4. kez çözseydim 3.çözümümde hata bulucakmıydım acaba ? Sonsuz bir hata döngüsümüydü tüm yaptığım ? Nereye kadar gidicekti ? Aklımda bu sorular varken ben hepsini cevapsız bırakmayı tercih ettim.Üçten öteye gitmedim.İstisnasız , üçten önceki her iki çözümümde işlem hatası ve saçmasapan yanlışlar buldum.

Ve bitmişti ...
Kötü kadının süre bitti kahkahalarıyla kağıdıma son kez baktım.
Üzerinde uğraşamadığım bir soru vardı sadece . Ve bu , benim kariyerimde bir ilk oluyordu . Bunun adı mutluluktu. Cevaplar doğru veya yanlış , umrumda değildi. Alacağım puanda ! Neden bu kadar uzun anlatıyordum ki ? Altı üstü matematik vizesine girmiştim ...


..bda*

~ 28 Kasım 2008 Cuma

İyi , kötü , çirkin ...


(-591-)

Sağa dönüyorum ...
Beyaz , soğuk ve tepkisiz bir duvar ...
Bu kezde sola dönüyorum ...
Simsiyah ...
Karanlığın içinden seçemiyor gözlerim ...
İşin güzel tarafı , ne yana dönsem kendimleyim ...
Her yanım başka bir ben ..
Ama mutluyum ...
En azından var bir beyazım ...
Ve ona anlam katan sıcak bir siyahım ...

...

Aslında bu sebepten yazmıyordum uzun zamandır ...
Farkettimki verdiğim aralar hep uzun oluyor ; tatlı rüyalar aklıma bile gelmiyor ...
Hah ! Sanki ben onların aklına geliyorum ...
Ne arayıp ne soruyorlar ...
Geceleri yoklar...
Düşünüyorumda , haklı olan benim ..
Bir kısırdöngünün içinde , buzların altına hapsolmuş gibiyim.
Her günüm bir öncekinin kopyası , hiç bitmeyen dejavu sonrası sıcak duş'a ihtiyacım.
Hep aynı cümleleri , aynı vaziyet-i ruh'u yansıtmak istemiyor yazan yanım ...
Vaziyet-i ruh diye bir kullanım varmıdır ? Bilmeyen bir insanım ... =)
...

Mevsimlerim yitik burda ..
Avuçlarımda yağmurun ilk damlaları ..
Islak saçlarım ..
Yine dışarıda yakalandım ..
Geç kaldın doğa aşkım ..
Takvim'e bak ;
Kasım !

Sanada kızgınım ..
Kırgınım ..
...

Dışardayım ..
Öylece durmak bana huzur veriyor..
Sessizce , usulca nefes alıyorum ..
Dinliyorum kendimi ..
Seviyorum ..
Hayal sokaklarımı ;
Üşüyen yanaklarımı ...

İstediğim yere çiziyorum resmini ..
Gitmeleri seçiyorum ..
Kemanlar susturuyor beni ..
Demir saplanmış dibe , alınmıyor işte ...
Deniz anlamıyor ...
Aklı fikri yosunlarda ...

Ve sıralanıyor şarkılar ardarda ..
Ruhmun suyunu sıkıyorum ..
Yoğruluyorum ..
Yontuluyor kemiklerim ..
Sızı var sadece ..
Yankılanıyor nameler ..
Akıp gidiyor bedenimden aşağı ...
Kaçak sanki hepsi !
Deli !

Ama biz ..
Bilemedik işte biz ...
Ölemedik ..
İçimize gülleri dikemedik ..
Güneşi bile ağlattık halimize ..
Çalamadık birtürlü şarkıları ..
Esemedik ..

Duyuyormusun ?
Hım ?
....





~ 16 Kasım 2008 Pazar

Oysa ne zamandır ...


İyi geceler ...

Oysa bizler konuşma sonlarına iliştiriyoruz genelde bu dileği ...
Eğer unutuyorsam gecelerin anlamını , ne farkeder sonu veya başı ...
Ne kadarda tatlı , iyi bir gece ..

Oysa ben 04:47 de...
448 numaralı bir yerde ...
Saatlerdir içinde dolandığım bu tek kişilik yatağın içinden çıkıp , yüzümü yıkamaya gitmiştim sadece.. Musluğun sıçrattığı serinlik yüzüme çarptıkça , gözlerim gözlerime daha keskin bakar olmuştu.. Bir hataydı aynalarda yüzleşmek geceyarısı .. Yüzümü görmemeliydim o halde . Ağzımdaki acı tadı hissetmemeli , tükürmemeliydim ..

Anlamıştım ..

Belkide bana ve bana bir kahve yapıp kendimi oturmaya çağırabilirdim 23metrekare olduğunu düşündüğüm odada , yada kendimi bir kahvaltıya davet edebilirdim oturup konuşmaya .. Karşılıklı çay içip gazetelerin köşe yazarlarını okuyabilirdik birlikte .. Kapağını açmaya cesaret edemediğim kitabı alırdım yanıma belkide .. 1ay oluyor sanırım ben kitabı alalı .. Ama ben , gözlerimi gözlerime dikmiş , bir aynada bakıyordum kendime .. Yüzüme soğuk ve tatsız suyu çarpmak için eğilirken bir şarkı söylüyordum farketmeden .. Ne olduğu önemli değil ...

Birden hatırladım ..
Güvenmek zorunda olduğumu , en önemlisi , inanmak zorunda olduğumu .. Mecbur kalıyorsam eğer , mecburiyetlerimle yaşamayı sindirmeyi ..Yatağın içinde dönüp dururken aklımdan çıkan bu korku cümlelerimi .. Bu yüke değermi ? Ve yıllar gerçekten azınsanmayacak kadar az mı önümdeki ? Yoksa avutuyorum oyunlarının bir rolümü oynadığım

Soru ve ikilemleri bir kenara bırakalım ..
Ben en azılı düşmanıma en önemli değerlerimi emanet etmiştim yine ..
Ardımda baktığımda yüzleri göremeyeğim bir yerde , sadece okuyup duyabileceğim yansımalarla başbaşaydım yine . Sadece istenildiği kadarını bilme şansım vardı , ve verilenler kayıtsız şartsız doğru olmak zorundaydı . Varsa eğer perdenin arkası , asla bilemeyecektim , çabalasam dahi taşları ne kadar oynatabilirdim ?

Aslında kafamda yarattığım bir dünya var , evet ...
Ve ''tk342'' ye kadar gördüklerim ve hissettiklerimden ibaret ..
Oysa bu gece , ve birçok gece , sadece hislerimdi yanımda olacak olan , sadece hissettiğim kadarına indirgeniyordu küçük dünyam.. Küçüktü zaten , artık dahada küçülüyordu .. Ve yanılma payı , her salise artıyordu sessiz çığlıklarıyla ..

Uykularımı kaçıran belkide bu çığlıklardı ..
Öyle ya hafiftir uykularım , uyurken bile aktifti duygularım ..
Kopmuyordu uyanık kalan hayattan bir yanım ..

Gözlerimi gözlerime dikmiş bakıyorken , boşluğu gördüm ..
Yüzümdeki sert ifade , aslında hiçbirşey ifade etmiyordu birbirine bakan bu gözlere ..
Tek gördüğüm,o boşluğun içindeki kaçıştı , kendime itiraf edemediğim bir gerçekti , bildiğim ve bilmediğimi sandığın gerçeklerdi ... Beklediğim neydi ? Buna değermiydi ? Körükörüne kendimi bir koliye koyup , kutunun sağını solunu bantlayarak içimdekini muhafaza edebilirmiydim ? Ruh kutudan uçup gitmezmiydi ?

Bak çocuk ..
Etrafına bak ..
Neden uyumadığına bak ..

Uyumuyorsun , çünkü zamanın ilerlemesinden korkuyorsun ...
8 saatin bir anda havaya uçması sana acı veriyor , açamıyorsun 1aydır çekmecende duran kitabın kapağını .. Seni meşgul etmesini , ve sen onla ilgilenirken zamanın sen farketmeden kayıp gidişini görmek istemiyorsun .. İnsanların değişeceğini , zamanın insanları değiştireceğini biliyor ve değişmelerinden korkuyorsun ..

Oysa biliyorsun , bu arkadaş ilerliyor ...
Sen o kitabı okumasanda , pencereni açmasanda ...
Vizyondaki filmlere küsmüş , uykulara düşman olsanda ..
Umrunda değilsin ..
Değilsin ..!

Sana ne diyeceğim ..
Yazmayı bu gecelik bırak artık..
Hem farkındamısın ?!?!

-Neyin ?

Ne zamandır müzik dinlemediğinin !


bda*



~ 12 Ekim 2008 Pazar

Acı artık gözlerime ...


Uzanıyorum...
Ve ellerim üşüyor bu gece...
Parmaklarımda bir sızı , dinmiyor...
Sar , sarmala isteğin kadar örtülere ellerimi...
Üşüyor..

Düşünüyorum...
Karanlığa açılan bir ışık...
Kördüğümlere doladığım bu ip...
Buzların parlak kuyusu derinlerimde...
Eriyor..

Ve ben bakıyorum...
Yere yansıyan parçalarıma...
Bin parça bedenim bir sergide...
Kırılmış ayna...
Kanıyor..

Gecenin lambası...
Safra gibi yaklaşıyor üzerime...
İsli yüzümü aydınlatan bu sancı...
Ve acı artık gözlerimde...
Yeniliyorum..

Susuyor ölesiye...
Kuruyor dudaklarım...
Sessizlik eğer sesimse benim ...
Ensemdeki çığlık kimin ?
Görüyorum ..

Bak artık gözlerime...
Acı artık gözlerimde...

Acı artık gözlerime..
Acı artık gözlerime..


Batuhan Doğu Alkaya
02:52

~ 3 Ekim 2008 Cuma

Masallar tatlıdır ..


Günaydın Batuhan .. :)
Görünüşe göre yine uyumadın hım ?

Evet uyumadım.
Uyuyamamak değil , yanlış anlaşılmasın , uyumadım işte ..
Dünde uyumamıştım..
Gün içinde yemekten önce 3 saat. Nasıl hissediyorum biliyormusunuz ?
Hissedemiyorum..Farkedemiyorum..
Uykumun gelmiş yada gitmiş olduğunu , saatin kaç olmuş olduğunu..
Birden bakıyorum koluma ve sabah altı işte ..
Yine altı .. Çok hızlı altı .. Sabahın güçsüz ilk ışıklarına benziyorum.. O ışıklar perdeyi , bense gözlerimi kapatıp mışıldayacağım yastıkta uyumama duvarını aşamıyorum..

Ve günün beni ne kadar yoracağını biliyorum bugün ...
Yine yollar var önümde .. Tanrım hiç bitmiyor , birşekilde beni çekiyor ait olmadığım şehirler kendi yanına . Mart ayından bu yana , bir o yana bir bu yana .. :) Şaşkınmıyım ? Hayır .. Belkide şaşkınım bir bakımdan , çünkü hiç bu kadar özgür olmamıştım ben önceleri . Varmış bir bedeli . Yorgunluk , düzensiz bir hayat , düzene sokmaya çalışsanda bir kılıfa uymayan günler.. Birbirini kovalayan kedi fare gibiyiz .. Hangimiz kaçıyor belirsiz ..

Yol demiştim değil mi ?
Saat altıyı onyedi geçiyor ve ben sekizde yola çıkacağım , eski bir dosta , Ankara'ya doğru .. Az olmasa gerek beş yıl.Çocuk olsamda ben o yıllarda ki hala çocuğum aslında , çok masal anlattı Ankara bana.Kimi zaman ninni kadar huzurluydu , kimi zaman kabus kadar karanlık ..
Kimi zaman diye diye geçti zaman , yaşadım işte beş yılı .. Ve uzakta kaldı bana o yüksek binalar , dostlar , masallar ..
Silindi çoğu şey hatıraların arasından ..
Unutuldum , unutuldular ..
Bitti ..

Masalların dışında güzel bir havası vardı o yıllar ..
Ben doğayla romantizm yaşamayı çok sevdiğim için olmalı ki kışlarını çok özledim ..
Yatak odamın perdesini aralayıp , turuncu sokak lambalarından izlediğim kar yağışını özledim .. Uzun zamandır tatildeyim ama gece saat kurup ntv'de '' kar yağışı nedeniyle olan 1 günlük tatil '' yazısını okuduğum günler kadar sevinmedim. Gerçi bizden geçti derler ya , bendende geçti ilkokul yılları ..

Tadı kalıyor işte damağınızda ..
Ürpermeyi özleyebiliyorsunuz ..
Hatta o günleri anımsak adına Eylül'de camları ve balkon kapısını açabiliyorsunuz ..
Sabah 6 da balkondan dışarı ceketsiz çıkıp iliklerinize kadar titremek isteyebiliyorsunuz..
Evinizde geceyarısı kalkıp yaptığınız hazır çorbalar aklınıza gelebiliyor..Ve sıcak peteklere bedeninizi hiç ayrılmamak üzere yapıştırırcasına yaslanmayı özlüyorsunuz. Siyah eldivenleri , atkıyı .. Umarım soğuksun Ankara , umarım yağışlar hep sağnak ve gökgürültülüdür oralarda..

İyi yolculuklar bana .. :)
Umarım o zeugma'yı bulurum Ankara'da .. :)
resim

~ 24 Eylül 2008 Çarşamba

tatlı rüyalar yapımcılık ...


Yeniden başlamak ...

Hani , nasıl derler ? Üstüne çizgi çekilmişliğin olmadığı bir başlangıç ..

Eskiyi bir sandığa kapatıp üstüne kilit vurmadan.Eskiye saygı duyarak , onun sana ait olduğunu kabullenerek ve seni hep takip edeceğini bilerek , onu yaşadığına mutlu olarak başlamak yeniden. Bir hisse , bir tada veya farklı bir kişiye değil bu başlangıç ..


Sadece bana.. Kendime..
Sadece benim ! Eski de bendim , yenide benim..

Benim tadım , benim duygularım ..

Benim kişim , ben ...


Peki korkuyormuyum ?

Evet korkuyorum

Hemde çok

...



~ 20 Eylül 2008 Cumartesi

Dans Ediyorum ..



Sonunda ..
Kayıp insanımız geri döndü ..

Düşüncelerden sıyrılıp bir karar verme arifesinde , peşine takıldığı rüzgarla dostane bir tavıra sahip , verdiği anlık kararların karşısına çıkaracağı muhtemel yaşanacakları ve muhtemel yaşanmaması gerekenleri göze alarak , uzun bir süre sonra kendisine güvenerek . Ve en önemlisi önceden düşünülmüş bir şekilde değil , tamamen an ile dans ederek ..

Ve aslında büyük yüzleşmeye gebe pistin üzerinde çift . İkiye bölünmüş bir karakterin aradığı geçmişin , aynı zamanda kaçtığı geçmişin , insanların , duyguların , yılların , ikilemlerin beşiğinde sallanırken uyumamaya çalışan ben ve benim dansım izlediğim .. Müzik ya son bulacak , yada sonu belli olmayan bir zamana uzayacak ..

Birçoğunuz okudunuz ..'' O gün '' ..
İşte oradayım yine . Bodrum'dayım . Evimde düzensiz uykularımla kurduğum düzenli yaşamım varken ; hiç uyumadığım bir gece verdiğim kararın kucağındayım . Sadece birkaç saat içerisinde toplanmış eşyalarla ve en arka sıradan yer bulunarak alınabilmiş otobüs biletimle . Üstelik o kadar hızlı gelişti ki herşey ; kaldığım bir ev ve her sabah dokuzda kalkıp gittiğim bir işe dahi sahibim . Yaşamındaki her hareketini , kuracağı cümlelere kadar oturup planlamış bir insan için , oldukça hızlı bir dans .. Ve etrafımda olup bitene , bu düzenime karşı beslediğim şaşkınlık duygusu .. Tek kelimeyle daha önce yaşamadığım birşey ..

Üstelik bu sefer insanlardan korkmuyorum.Buranın tozunu soluyorum olabilidiğince.Beklemediğim kadar rahatım ve kaçmıyorum.Yolumu çevirmiyorum gözümden uzak olsun diye.Aksine üstüne gidiyorum.Sokakta yürürken bağıra çağıra şarkı söylemek gibi birşey bu . Bu sefer şehir içimde düğümlenmiyor , şehire ben hükmediyorum . Sanırım biraz özgürüm ve tutkuluyum . Burayı temelli terkedişimin ardından gelişlerimde ; ilk defa mutluyum . Ve pistten inmeye henüz niyetim olduğunu sanmıyorum .

Bu arada kendimde farkettiğim yeni bir olgudan sözetmeliyim.Cümlelere çok fazla güveniyorum.Bir insanın yazdığı , söylediği , duyabildiğim ve okuduğum cümleler.İçimde bu cümlelere karşı kurulmuş dostluklar olduğunu gördüm. Yani perdenin arkasında hiç görmediğiniz bir fiziğin yazmış olduklarıyla aramda kurduğum bağdan sözediyorum.Sanırım bu güven sayesinde edindiğim birkaç dostluğum var artık . Cümlelerin ardını aşıp göz göze gelinebilmiş dostluklar üstelik . Fakat başlangıç noktası cümleler olan . Bakalım , bu güven bana bir zarar getirip yeni bir pişmanlığa sebep olacakmı? .. Zamanın cevaplayacağı bir soru olarak bırakalım bir kenara şimdilik . Çünkü şuanda işler yolunda .

Ve ben kaldığım yerden..
Dansa devam ediyorummm..

not: Beautiful Disaster'a beni özlediği için , Müjgan Ablaya şarkı sözlerimi yolladığı için , farklı bir düzen ve zaman zaman bulabildiğim internetten dolayı okuyamadığım tüm dostlarıma da bana bıraktıkları hazineler için teşekkür ediyorum..
deviantart.com

Batuhan Doğu Alkaya
21:06




~ 28 Haziran 2008 Cumartesi

O Resimde Neden Yokum ?




Sonsuzluğa .
Silinmez kılana ..
İlham aldığım yere ..
Sadece birkaç küçük kare ..

Yıllarım eksikte olsa aklımın içinde dönüp dururken,gözlerimle çektiğim fotoğraflar unutulmayı beklerken pek de iyi hissetmiyorum.Tadım yok,tuzu eksik bir çorbayım kasede sanki.Karıştırıp duruyor bir çocuk durmadan. O çocuk benim .Çikolata bile ağzımdaki metal tadını gideremiyor sabaha karşı 04:36 da.Müzikten zevk alamıyorum.. Nefes yetmiyor ..

Nasıl bir köprüyü geçiyorum bilmiyorum , fakat arkama bakmadan kaçışımı görüyorum şimdilerde . Oysa kulağıma gelen o sesler bana aitti , duyduğum çığlıklar benimdi , haykıran ve yankılanan , o duvarlara çarpan bendim . Adımlar benim , evler benim. Suya yansıyan bu yüz , bu el benim .. Bu beden benim .. Kendimden kaçıyorum .. Duvarların ardına gizleniyorum .. An'dan kaçıyorum .. O resimde neden yokum ?

Sanırım hayatımdaki en büyük eksikliğimle yüzyüze gelmiş ; yüzüme hüzün dolu tokatları atmışım ben dün . Ve bu tokatları ilk defa dün değil , yıllar boyunca vurmuşum yüzüme. Ama aynalara bakmamışım.Görememişim izlerini hiçbir zaman hasarın.Uyuşmuş varlığımın hissiz derisi tanımamış düne kadar .İzler silinip gitmiş zamanla yüzümden.Eski terk olmuş , uzak olmuş , ben yenilerini eklemişim .. Ne yazık , düne kadar farkedemeden ..

Oysa nefes almaya başladığım ilk andan son uykumu uyuyacağım ana dek kaç hayatın içinden geçebilirmki ben ? Kaç şehir gezebilirim ? Kaç ülke görebilirim ? Daha fazla dost edinebilirmiyim bu andan sonra ? O denizi,o sahili birdaha görebilirmi gözlerim ? Gördüklerimi gösterebilirmiyim gözlerinize?Ben yaşadım,ben tattım,ben yattım,ben kalktım diyebilirmiyim ? Yaşadığım 18 yıl için hayır ..

Bu kadar soruyu kendime ne zaman sorarım birdaha bilemiyorum ; ama aynı sebepten sormayacağım bunu biliyorum .. Yüzüme vurduğum tokatların farkındalığı , silinen izlerimin sonradan hissedilen sızılarıyla içime damlattığım gözyaşlarımı silmenin bile çaresini bulamadığım acizliğimde ; anıları silinmez kılacağım artık ..
''Anıları silinmez kılacağım ''
..

Hernereyi göreceksem , nereye olacaksa yeni yolculuklarım birkaç kelime bırakacağım somutluğa o günler adına..Yarınlara ben gittim diyebilmek için . Kimi tanıyıp dost diyeceksem , kimi sevip aşık olacaksam ismini an'a kazıyacağım bu sefer.. İsimleri , ismimi , ismimizi .. Gidenin ardından bakabileceğim bir kare,okuyup ağlayabileceğim birkaç cümle saklayacağım cüzdanlarımın bir köşesinde ..

Çünkü artık biliyorum.Bir insanın hayatından geçip hiç bir iz bırakmamış , bırakamamış olmanın.Sadece hayal kurarak döktüğüm gözyaşlarının.Ne kadar acı verdiğini biliyorum.Hüzünü seviyorum.Ama hüzünü hayal etmeyi değil. Gülümseyişimi seviyorum , ama sadece güldüğüm an değil , o anı tekrar hayal ederek değil , başka bir zaman onu görerekte mutlu olmak istiyorum ..

Kendime soruyorum ..
O resimde neden yokum ?

______________________

Arkadaşlar bu bir edit değil .. Aslında bunu yazıyı yazarken vermeyi düşünüyordum ama nasıl yorumlayacağınızı merak ettiğim için vermedim .. Bu yazımı okumanızı istiyotum .. Yine bana ait ve eski bir gönderi .. Yapbozun farklı bir parçası gibi .. Hayatım üzerine ..


Batuhan Doğu Alkaya
04:50



~ 13 Haziran 2008 Cuma

İhtimaller Rüyası

Uyuyorum ..
Hayata kapıyorum gözlerimi ..
Ama canımı teslim etmeden ....

Uyuyabildiğim kadar uyuyorum . Hani filmlerde olurya . Elyaf yorgana bürünmüş , kuştüyü yastığa gömmüşdür oyuncu kendisini .. Geceyarısı dörtte komidinin üstünde duran elektronik alarm çalar ve uyanır olabildiğince şişmiş gözler ve dağınık bir halde . Sonra alarmı kapatır ve kendini yastığa fırlatır tekrar . Krem rengi veya beyaz olur nevresimler . Bedenin bir kısmı yorganın içindeyken bir kısmıda dışardadır .. İşte böyleyim .. Var elbette bir farkım , film yıldızı değilim ..
Kendi rolümü kendim yazıyorum .. Önceden yazılmamış senaryom .. Kurgum da yok benim ..

Belli bir zamana kadar içinde 2 tane tek kişilik yatak olan odalara özenirdim ben .. Belki gözüme hoş gelen simetriden , belkide sürekli oyuncak oynayabileceğin ikinci insanın yanında olmasından ötürüydü bu özenişim .. Aynı şekilde ranzalar .. Küçük kardeş altta , büyük olan üstte yatardı her zaman .. Ama küçüktü hep üstte yatmak isteyip yatamayan .. Söylenen şuydu : Düşersin ve canının yanmasını istemiyoruz küçüğüm .. Üzgün bir surat .. Oysa düşmeyecek olan büyüğün bile 2. kattaki yaylı köşküne çitleri çekilirdi ..

Kötü abi !! '' Benimle hiç oyun oynamıyorsun.. ''

Bir heves kaldı içimde , hiçbirzaman ranzaya sahip olamadı odalarım . Ama ben doğduktan tam 13 sene sonra ikinci yatakla buluştuk bir odada .. Fakat korkunç bir hata vardı ortada karşılaşmam gereken .. Zamanlama hatası .. Çoktan geçmiştim ben oyuncak oynayacağım yaşı .. Bu yüzdende evelden beri kötü abi oldum .. Kötü abi !! '' Benimle hiç oyun oynamıyorsun.. '' Belki futbola ilgin olsa bir iki pas yapabilirdik küçüğüm , ama barbie bebeklere rol yaptırmak hiç hoşuma gitmiyor . Ve sende biliyorsun ki o bebeği çıplak görmem çok ama çok ayıp ..

Evet evet , yedi yıldır çocukken hayalini kurduğum iki yataklı , simetrik bir odadayım .. Ve yatağımın üstünde uyumak için kaldırmam gereken kablolar , gitarlar,cd çantaları ve giysi dolabımın yarısı var .. Sınırın öteki tarafında ise küçüğümüz uyuyor .. Onu böyle görünce uyumak istiyorum. Saatlerce uyumak . Ama üşeniyorum . Toplamaktan . Ve gözlerimden yaşlar gelene kadar toplamayacağım .. Rüyalardan korktuğumdan erteleyeceğim .

Son birkaç gecedir çok sonra göreceğim günleri yaşadım.Belkide göremeyeceğim günleri.Yakın bir gelecekta yaşayabileceğim herşeyi . Aşık oldum ben mesela . Hiç tanımadığım bir yüzdü karşımdaki . Kimsenin olmadığı bir sessizlikte oturuyorduk ikimizde . Birbirimize söyleyeceğimiz utangaç sözcüklerimiz vardı . Az sonra elini tutuyordum . Sen çok güzeldin . Kimdin ? Nerede gördüm seni ki rüyama misafir oldun?O sabah sorup durdum kendime .

Geçmişimle barıştım başka bir gece.Çok küçük bir kareydi sadece. Beş , altı saniye ve birkaç salise . Sanki gerçekler bir rüyaydıda , gerçeklerden uyanmıştım. Bilirsiniz , fazla uzun sürmedi . Uyandım . Başka insanlar gördüm yanında . Tanımadığım insanlar . Uyandığımda bile kıskançlığı hissedebiliyordum uykumdan kalan .Ve birçok şey...Terk edildim , terk ettim , tanımadığım insanları üzdüm,yine onlar sayesinde üzüldüm ama hep uyandım.Sıradan birkaç rüyaydı hepsi .

İhtimaller rüyasıydı.Bazen rüya olduğuna sevindiğim sabahlara uyanıyorum bir ihtimalin .Bazende gerçek olmadığına küfrettiğim günlere sebep ihtimaller rüyalarım . Her ihtimalde beni üzen saniyelik filmler .. Telif hakkını benden almadan bilinçaltımda düzenlediğiniz , aslı bana ait izinsiz gösteriler .Canımı acıtmayın.Beni yakmayın.Dram olmasın , istemiyor ruhum.Eğer uygunsa şartlarım , her gece sizin için uyuyacağım . Sizin için tanrıya dua edeceğim . Ne olur kapımı çalıp akıl sahnemde perdelenin ..

Ama kabul görmessem , uygun değilse şartlarım .. Uykumu elimden alın ..
Sizi mahkemeye vereceğim ..

I stay awake
I stay awake and watch you breathe
I stay awake and watch you fly
Away into the night
Escaping through a dream

I wish by God you’d stay


Batuhan Doğu Alkaya
02:13



~ 7 Haziran 2008 Cumartesi

Şehrin Yansıdığı Yer ..



Biliyorum , uzun zamandır yazmıyorum.Belkide ihtiyacım olduğunu düşündüğüm şeylerin , aslında ihtiyacım olmadığını görüyorum.Yazmak.. Seviyorum yazmayı ve paylaşmayı ama , kendimle daha fazla yüzleşmeyi istemiyorum bazen . Mutlu veya mutsuz olmamla alakalı birşey olduğunu düşünmüyorum . Zaten ben yaşıyorum beni 24 saat..Ve gün içinde 2 kez yaşamak , bir anıyı olduğu yerden alıp başka bir günde yeniden yaşamak istemiyorum..Daha önce bahsetmiş olamlıyım .. Sürekli gezip duruyorum .. Bugün burada , yarın neredeyim ? Bilmiyorum! Farklı bir his içimdeki .. Bazen anlam veremiyorum .. Yine karışıyorum ..

Birkaç gün önce nerede olduğumu biliyorum elbette . Güzel bir şehir . İzmir . Ama farkettimki güzellik yetmiyor . Senin , benim güzel olmam lazım ki o şehir taşsın sokaklarına . Bizlerin kendi içimizde esmesi gerekiyor ki keyif alalım meltemlerden .Onbeş dakika oturamıyorum bir yerde . Nedensiz bir sıkıntı hissediyorum içimde . Üzerime geliyor duvarlar . Sanki dışarısı beni çağırıyor bana ağlıyor . Bende kırmıyorum . Yürüyorum yürüyebildiğim kadar kordonda . Dostlarımda bana eşlik ediyorlar . Bilecik'teki kelebekler değil bu sefer yanımdakiler . Bildiğiniz etten kemikten insanlar . Bodrum'daki arkadaşlarım . Şimdi ailelerinden ayrı , İzmir'de bir evdeler bir sebepten .

İnsan ruhu ne kadar aç olabilir ?

Öyle bir evki deniz manzarası var , ama radyosu yok . Televizyonu yok . Telefon desen ceplerinde , evin telefonu yine yok . Üç oda bir salon . Odalardan birtanesi aynı zamanda giyisi dolabı . Kapıyı açıyorsun ve giyisiler sağda solda . Kimisi ütülü ve katlanmış duruyor yerde , kimisi atılmış bir köşeye . Bir odada 4 aydır yaşıyorlar . Duvarlara matematik formüllerini , eski türk edebiyatına ait eserleri ve yazarlarını poster yapıp asmışlar birgüzel . Merak edip sordum '' Ne yapıyorsunuz siz burda ? '' diye . Ders çalışıyorlar ders . Hani şu ortalama 60 yıllık ömrü etkileyen 3 saat'cik varya .. O mesele . Peki diyorum çalışın ama , ben varken değil . Yürüyün dışarı çıkıyoruz :) Ama dinleyen yok . Yolda sıkılmamak için aldığım birkaç dergiye dalmış gözleri ve okuyorlar soluksuz . İnsan ruhu bu kadar aç olabilir ! Ben yürümeye , rüzgara , doğaya açım . Denize açım . Onlar okunacak bir dergiye , duyulacak farklı bir şarkıya , 3. bir nefese aç .

Sanarsınızki bu sene hayatımızın en kötü , en yalnız , en çaresiz senesini yaşayalım diye sözleşmişiz . Sonunda çıkıyoruz dışarıya . Alsancak . Birkaç bira'dan sonra ruhumuzun pencerelerini açıp , döküyoruz bir bir ne varsa . Konuştukça büyüyoruz sanki . Anlamak , anlatmak ve anlaşılmak .. Günler sonra yeniden .. Cebimizde kaç para var ? Umrumuzda değil . Giriyoruz bir müzik stüdyosunda 3 ümüz . Çalıyoruz . Çalmak da değil aslında . Haykırmak . Bilinçsizce basılan birkaç nota , hiç varolmamış bir melodi , sürekli değişen ve kaçan ritimler . Umrumuzda değil . Haykırıyoruz . Stüdyodan çıktığımızda ise , oksijen in ne olduğunu yeniden öğreniyoruz sanki . Derin bir nefesin verdiği hazzı tadıyoruz uzun zaman sonra .

Gecenin köründe yeni icad edilmiş mezelerimizle rakı içiyoruz denize bakarak . Birkaç gün sonrasını düşünmemek rahatlatıyor . Elimdeki bilete bakıyorum . 11:30 Eskişehir . Sonrada küçük bir otobüsle Bilecik / Söğüt .. Evim .. Dört duvarım .. Can sıkıntım .. Aynam .. Ve işte odamdayım . Klavyeme dokunuyor parmaklarım . Birkaç anıyı daha geçmişteki yerinden alıp , bu güne taşıyorum . Şarkılarım . Anılarımı bile rahat bırakamıyorum ki ben . Yine yazıyorum .. Düşünüyor ve yüzleşiyorum ..


Sen ..
Ben ..
Sadece bir kadeh ..
ve biraz da kırmızı ..
sonra ne sen ..
ne ben ..


Batuhan Doğu Alkaya


~ 31 Mayıs 2008 Cumartesi

Balkonumdaki küçük dünya ...


Bilin bakalım nerdeyim ?

Biraz çiçek kokusu ve akşam üstü esintisi . Saat 18:39 ve aydınlık bir gökyüzü . Polen nezleside bu gündüzün bonusu .

Fark ettim ki dünya bir şımarık bir şımarık , olabildiğine cimcime bugünlerde..Üşütmeyen yağan yağmurun damlaları , ıslanıyor tahta masamın üstü . Önümde görebileceğiniz bütün ana renkler ,ve bir saksının içinde annemin emekleri .. Balkonumdaki küçük dünya ..

Neden daha önce akıl edemedim bilemedim , yine geç oldu ama sonunda görebildim . Bulutları görüyorum , mavi gökyüzüne tanrı’dan bir süs ..Ve oyun oynuyan çocukları,yakındaki bir parkta.Ayakta sallanmanın yarattığı heyecanı , sıcaktan heryere sinmiş çimenlerin kokusu .. Hiçbiri aldırış etmiyor yaz yağmuruna.Biliyorum henüz erken ama yazın yağmuru bu zamansız gelen. Bilgisayarım ve ben balkonumdayım işte .. Yanımda bir nesacafe , birde eski gazete ..

Sayfalar dolusu okunmuş bir kitabın bize kazandırdığı ; bir cümleyle özetlenebiliyor ya bazen .. Ama o cümle kapsayabiliyor ya yarım asırları ..

İnsan bazen , yapmak zorunda olduğu yanlışlarla tanışıyor . Bir çözüme ulaşana dek yapmamak için direniyor ama sonuç yenilgiye yakınsa , pes edebiliyor . İstemeden’de olsa kırabiliyor bir kalbi .. Anlayış görmüyor bir zaman , anlatsada yanlışın nedenlerini . Affedilmiyor ve susuyor . Ama esas olan bir şey varki gerçekten değer veriyorsan ve insan olarak seviyorsan , yaşadıkların ne olursa olsun , kaç gün geçerse geçsin, içinde hep varoluyor o senden habersiz .. Ve birgün ortaya çıkıyor , sanki ertesi günmüş gibi .. İşte sayfalar dolusu okumuş olduğumuz kitaplardan çıkarılan tek cümlelik anlamlara benzetiyorum bu içimizde saklı kalan sevgiyi ve değeri .. Mutlu ediyor doğrusu ..

Aşağıdan yukarı , bir yıla yakın bir süredir görüşmediğim bir insan vardı . Bir dost . Benim için neler yaşanmış olursa olsun , bir dosttu.Kendimden birisiydi .. Eşi yoktu .. Zaman içerisinde benim için pek çok şey ifade etmişti . Bir dostluktan öte . Fakat dedim ya , yapmak zorunda olduğum yanlışları tanıdım .. Ve yaptım .. İki ucu bir araya gelmez bir ayrılık 2 dostta .. Ama bir gün olsun onu kaybettiğimi düşünmedim .. Ve birgün , bir ertesigün olacağını biliyordum..Beni anlayacağını biliyordum .. O gün dünmüş . 1 yıl sonraki ertesi günmüş .

Balkonuma dönelim .. Balkon demirleri ve duvardaki çelik çengel arasına , küçükte olsa uzanılabilecek bir hamak kurdum . Küçük bir tahta masayı dışarı koydum . Gazeteliğimde birkaç gazete,dergi ve kitaplarım. Bugünlerde doğaya karşı çok romantiğim . Gece olunca elma kokulu bir mum yakacağım .2 demlik poşeti demlenicek çayım . Üşümemek için üstüme polar battanye alacağım . Sallanaaa sallanaaa uyuya kalacağım ..

Ben uyurken sende dinleyeceksin !!


Batuhan Doğu Alkaya



~ 21 Mayıs 2008 Çarşamba

Barışabilirmiyiz artık seninle ?


Birçok geceden farklıydı.
Ekranın sağ alt köşesine , saate baktım ..
Sonra karanlığa .. Birkaç derin nefes , bir bardak su ve uzandım yatağıma.Yalın bir şekilde ..
Üzerimde ne varsa .. Soymadan .. Giymeden ..
Perdeleri örtmedim , camları kapatmadım ..
Öylece uzandım yatağıma .. Açık kaldı ara ışık ..
Varsa eğer benden başka bir nefes bu evde , korkmasın diye .. Kendimden birkaç parça yanımdaydı , ama fikrimi bıraktım bir ucra köşeye ..
Düşlerimi de sattım tek geceliğine , bir deliye .

Mayısın garip yağmuruna aldırış etmedim ..
Camdan üzerime doğru gelen damlaları izledim ..
Sokak lambasında parlıyorlar , yoğun ve sararmışlar ..
Garip bir yansıma işte gözüme çarpan ..
Bir süre dışarıyı benden habersiz seyre dalmış gözlerim , ben o sıra başka bir hayaldeyim .. Keşke bir liste verilse her gece ve seçebilsek görmek istediğimiz rüyaları.
Biraz uyku , biraz rüya .. Hayal ve gerçeğin kulak memesi kıvamında ..

Kişisel bir radyo istasyonu ''asle..........'' duyumda.Bırak açık kalsın .. Bu gece şarkıları seçme lüksüm olmasın .. Kendisi çalsın.Farklı bir insanın ruhundan beklentim olsun , duyulmadık olsun.Başka bir tadın keyfini çıkarayım damağımda .. Kimbilir şaşırırım.Bakarsın severim .. Duygulanır ağlarım , dudak altından gülerim .. Belkide utanırım , veya kıskanırım .. Ama ne hissedeceğimi bilmeyeyim , dinlerken öğreneyim ..

Gözlerimi kapattım.Rüzgarın masalı canımı yaksın..Üzerim açık kalsın,örtmeyeyim.Belkide üşümeliyim bu gece?Hissetmeliyim?Üşüyebiliyor olduğumu, buz gibi olduğumu , diken diken olmuş bedenimi hissetmeliyim .. Bu yüzden farklı olamaz mı bu gece ? Farklı birşey hissetmek için dalamazmıyım uykuya .. Her gece içime düğümlenen yumruk , üzerime çöreklenen sıcak nerdesin ? Bak üşüyorum .. İliklerime kadar donuyorum ben .. Nerdesin ? Neredesin ?

Evet hayat öğrettin .. Bana o gece öğrettin .. Geçmişin elbisesini , geçmişin bana yaptığı gibi bir dolaba koyup unutmayı .. Gözümü kapatıp henüz yaşamadığım günlerin düşlerini .. Maviyi .. En büyük can sızılarımı bana bir ayna yapıp , ağlata ağlata öğrettin hayat.Işıkları kapattın.. Bir karakteri sildin , bir insanı dibe vurdun .. İstediğini aldın .. Şimdi barışabilirmiyiz ?


Batuhan Doğu Alkaya
02:46

~ 18 Mayıs 2008 Pazar

Moda '' aşk ''



Önceleri beğenilmeyi bekleyen bir kumaş parçasıydım tezgahta.. Üzerimde canlı renklerim ve simetrik desenlerim ..Sonra tesadüfen sen çıkıp geldin ..Birkaç ölçü alıp ruhuna göre işledin.İlk günümdü üzerindeki , bir duygu aldı beni..Bundan önce sarmamıştım hiçbir bedeni.Sanırım değerliydim ki çıkarmadın hiç üzerinden .. Belkide modaydım ben , sende bir hevesten ibarettim..Görenlerin gözünü alır , konuşmadan kaçardık .. Üstüme toz kondurmaz , bana bakardın ..

Ne olduda yollar girdi senle aramıza ? Korktum , unuturdun beni sen dolabının rafında..Düşündüm , kıştı belki dört mevsimlerden..Üşüyor olabilirdin , fazlamı inceydim ? Ben sordum , ben dinledim. Sustun ve baharı bekledim..Aslen baharı değil , senin tenini özledim.Bir gün dolabı açıp beni üstüne denedin .. Boyun mu uzamış yoksa kilo mu verdin ?Sorularıma hiçbir zaman cevap vermedin . Dolabın kapısını kapatıp gittin ..

Üzülmüyordum .. Alışmıştım belkide .. Hala odandaydım ben , en azından yanındaydım..Bir yerin vardı senin , benim için ayırdığın..Başka bir dolabın kuytu köşesi , bu kadar mutlu etmezdi .. Uyurken hala duyabiliyordum nefesini .. Elin başka elbiseye giderken , görebiliyordum yüzünü .. Yüzün , siliyordu bendeki bütün hüzünü .

Bir gün anladım ki beni çoktan unutmuşssun..Renklerim solmuş,dikişim atmış,yırtılmışım..Modam geçmiş eskimişim ben , öyle diyordun ..Bir yenisi için mağazaları geziyordun .Oysa ben hala bir umutla baharı beklerken .. Bak sevgili annenin toz bezi oldum ..
...
Neden bilmiyorum , bu gece aşkı modaya benzettim . Böyle bilmezdim . Tozpembe renkleri var zannederdim çocukken . Masum gelirdi bana . Ama bir hevesten ibaret her zaman için . Bir tanıma isteği , bir merak aşk . Elde edene kadar aşk . Sonrasıysa birkaç detayın farkındalığı .. Sen onun alfabesini ezberlesin , oda senin .. Cümleler kurmaya başladığınızda biter aşk .. Tıpkı bir elbise gibi .. Önce önemli gecelerin cazibeli simgesi , sonra gündelik bir ev içi giyim meselesi .. Geceleri bir pijama olmaya aday bazıları .. Kimi ise benim gibi toz bezi ..


Batuhan Doğu Alkaya

~ 14 Mayıs 2008 Çarşamba

ve Oksijen ..

Antakya-Çevlik

Uyku düzenimi bozmak üzereyim yine yeni yeniden.. Eğer o yıldırım düşmeseydi , parlamasaydı gökyüzü bir kıvılcımla , korkuyla uyanmama sebep olan o gök gürültüsü olmasaydı , 13:24 sularında halen uyuyor olucaktım ve ipin ucunu kaçıracaktım bir muhtemel . Tabi uyanmamada evdeki ding-dong diye her saatbaşı çalan ve susturulamayan eski saatinde payı var . Zaten bu sıra hayatımdaki tüm olgular birlik olup benimle benden habersiz birşeyler yapıyorlar . Kimi iyiliğimi düşünüyor kimi kötülüğümü bilinmez . Ama bir boşluğu doldurmaya çalıştıkları kesin .

Her zamanki gibi kahvaltı yapmadım , anlamamaları içinde bırakmış oldukları sofrayı bir güzel topladım.Burda bana emanet gözüyle bakıldığı için daha bir baskıcı oluyorlar.Bildiğiniz gibi Antakyada'yım bir süredir.Ve burda nasıl bir ortam olduğunu daha önce anlatmıştım. Hala küçüğüm tabi onlar için .. Ki öyleyimde . Ne kadar büyüsekte kapanmıyor o fark . Hep olduğu yerde duruyor .. Kimi kucaına almaya çalışıyor olmuyor , kimi yanağımı sıkıyor sarılıyor .. Oldukça sıkıyor beni artık . Evlensem çocuğum olucak halen 7 yaşında şeker bir erkek evladı muamelesi görüyorum..

Bunların yanısıra geldiğimden beri üzerimde bir şanssızlık var . Önce ufak bir deniz kazası geçirdim.. Yazlığa gitmiş denize çıkmanın planlarını yapıyorduk . Eğer rüzgar müsait olursa windsurf sezonunu açacaktım . Nitekim deniz oldukça güzeldi Çevlik standartına göre ve zaman kaybetmeden açıldık maviye . İlk önce balık tutacaktık .

Biz açıldık ama gördüm ki büyük balıkçı gemileri Liman'a geri dönüyor . Sebebini anlayamadık bir süre . Çapari , sırtı , yem derken pek fazla balığın olmayışı geri dönüşün sebebi olabilir diye düşündüm kendimce . Çok geçmedi deniz şişmeye başladı . Sanki kendi içinde sıkışıyor patlayacak bir yer arıyordu . Geri dönüşün sebebi buydu ve geri dönme zamanımız gelmişti bizimde . Hayatımızda ayrı bir yeri olan Evinrude ' u çalıştırdık .. Baştan kara kıyıya gidecektik . Teknenin römorku sahildeydi ve sahilden çıkacaktık .

Kıyıya yaklaştığımızda , sahil şeridinde kırılan 2-3 metrelik dalgalar vardı .. En mantıklısı limana dönmekti . Nasıl olsa karaya birimiz çıkınca römorgu getirirdik . Tam bu kararı uyguluyordum ki bizden daha tecrübeli olan amcam kıyıdan bize yol gösterdi .. Dalgaların kırılmadığı bir yer vardı . Ordan gelmemizi söyledi . Eh o diyorsa bi bildiği vardır diyerekten motorun emniyet ipini bileğime sardım ve oraya doğru ilerlemeye başladım . Amcam bize doğru geliyor biz ona doğru gidiyorduk . Neden böyle yaptı bilmiyorum ama bir anda teknenin burnuna tutundu ve içeri atlamaya çalıştı . İçeri geleceğini söyleseydi durabilirdim ve tehlike yaşamayabilirdik . Onun burunda yarattığı ağırlık ve bizim tekne içindeki dengemiz ...

Tekne'nin burnu suya battı .. Arka tarafı doğal olarak havaya kalktı ve o anda arkamıza kırılan dalgayla kendimi suyun içinde buldum . Sol bacağımda bir acı hissettim . Diz kapağımdan belime kadar çekiliyor gibiydi . Bileğime baktım . Emniyet ipi . Eğer takmamış olsaydım devrilmemize rağmen motor çalışıyor olucak ve hıza dönen pervane içimizden birini parçalarına ayıracaktı . Bi kaç saniye sonra sinir bozukluğundan olsa gerek amcama küfrederek gülüyordum .. Büyük ihtimalle motorun uskuru dizime çarpmış olmalı ...

İkinci şanssızlığımsa trajikomik bir olay.Ne zaman 6.kattaki o eve gitsem başıma geliyor.Atatürk Caddesinde atılmış birkaç sıkıntı turundan sonra eve dönmeye karar verdim.Apartmanın girişinde kapı otomatiğine bastım ve kapı benim için açıldı.Asansörü çağırdım.4.kattan zemin kata hayli zahmetli bir biçimde geldi.İçeri girdim 6 ya bastım ve ...

Elektrik kesildi !

Sonrası mı .. İçerde telefon çekmediğinden sessizce elektriğin gelmesini bekleyen bir ben .. Ama gelmeyen bir elektrik .. Pili biten bir ipod ve karanlıkta okunmayan bir karikatür dergisi .. Belli bir zaman sonra kapıya atılan yumruklar ve sesleri duyan apartman sakinleri . Olması gerektiği yerden 13 cm aşağıda olan asansör ve açılamayan kapısı . Asansörün yukarı manuel olarak çekilişi .

Açılan kapı ve Oksijen ..




~ 8 Mayıs 2008 Perşembe

Planlı gece pikniği ..










Karanlık alabildiğine bu gece ..

Aslında uzun zaman oluyor ben perdeleri açık bir odada dışarıyı izleyerek , yıldızlara bakarak yazı yazmayalı.Eski bir alışkanlığımın artık alışkanlıktan çıktığını görmek şaşırtıcı geliyor.Bakıyorumda gökyüzüde parlak değil , şehrin elektiriğine paralel tanrının elektriğide kesiliyor demekki bu gece. Bu geceki ruhuma ayak uyduruyor herşey benle konuşmuşcasına.Planlı bir gece pikniği terasta mangalsız ve şarapsız.Oldukçada yalnızlığa bürünmüş ve düşünceliyim.Son günlerde odama aldığım tek dişi varlığım''ilham perim''de bana küsmüş . Ne penceremden içeri giriyor sessizce , nede dışarda geliyor yanıbaşıma .. Nedensiz ..''I remember you'' da detone oluyor Bjork..
Çilek tadında geliyor kulağıma ..

İlham perisiyle yarım kalan hissiz aşkıma kaldığı yerden devam etmek için sağıma soluma bakıyorumda,körebe'de oynamıyor saklambaç'ta.Duygularımı adlandırmayı , hissetmeyi öğrenmeye başladığım anla başlayan ve devam eden bu süreç sonsuz bir döngüye takılmış sanki.Kaç gün ,kaç ay,kaç yıl farketmeden hep aynı sonu buluyor.Bana küsen son kız çocuğu ! ve önceleri ...

Terketmeyi yakıştıramadığımdan onlara,küsmek koyuyorum bu eylemin adını.Kendimide avutuyorum belkide bu şekilde.Hala melek kılıyorum gözümde.İçimde bir ikilemin yelkenleri fora olsada özleyebiliyorum bu ikilem fırtınasında.Değer verebiliyorum.Saklıyorum bir derinde verdiğim sevgiyi.Öyleki bir emanet bende kalan,size ait olan.Kendiniz tarafından inşa edilip,yine tarafınızca yıkıma uğratılmaya çalışılan o saraylar hissedebildiğim her yerinde bedenimin.Aynı manzaraya bakıyor görkemle.

Yaratıp yaşattığınız bu karanlığın içinde,gerçek ve yalanı ayırt edemeyen duygularınıza karşı bir referansım gözlerinize .Oyunlardan..Yalanlardan..Dönülen sözlerden uyanıp görmeniz tatmanız dokunmanız gereken bir gerçeğim duyunuza.

Batuhan Doğu Alkaya
00:54

~ 7 Mayıs 2008 Çarşamba

Ardındaki izlerim ..











Anlamanı isterdim çok .
Aslında anlayacağını düşünüyordum o güne dek .
Farkettiğimde birşeylerin böyle olmadığını , hayal kırıklığına uğradım .
Devamını bildim tek tek karelerin .
Sen istedikçe konuşmayı , ben daha çok susacaktım ..
Sen yineledike , göremedikçe ardından sakladığım duygularımı ..
Ben kaçacaktım .
Değerini , bendeki sevgini bırakıp , sana dair herşeyi bırakıp ...
Kaçacaktım sonuna dek .
Bizden sonraki sensiz dünyamda ,
Senin nefesini duymaya tahamülüm kalmayacaktı.
Adı nefret olmayacaktı .
Bensiz günlerine , yaşanacak ilişkilerine kıskançlıktı .
Varlığın benim yokluğum olucaktı .
İzleyecektim elimi kolumu bağlayıp .
Oturup bir köşede , ağlayacaktım .
Kaybedecektim .
Tükenecektim .
Uzak ve sessiz kalmış olmanı dileyecektim ..
Yeniden isteyecektim .
Hiç başlamamış olmayı ..
Tanımamış olmayı ..
Silebilmeyi ..
Seni .


Batuhan Doğu Alkaya
00:59

~ 3 Mayıs 2008 Cumartesi

21 Numaralı Koltuk ..

22.04.2008
20:13

Eskişehir garaj'da bir sağa bir sola yürüyorum ..
Saat 20:00 da kalkması gereken otobüsüm ne yazıkki 13 dk geçmesine rağmen ortalıkta gözükmüyor ..
Garajı görseniz bir stadyum havası hakim .. Çok geçmeden anladım ki Eskişehirspor'un maçı varmış o saatte ..
Birkaç insana umrumda olmasada maç kaç kaç diye sordum .. 0-0 !! Maça gözüm dalmışken saraylı otobüsümüz perona geldi . Saraylı kelimesini başıbuyruklar içi kullanırım genelde , otobüsün gecikmiş olmasına yakıştırdım doğrusu . 2 gitar bir bavul ve bir dizüstü bilgisayarla çıktığım yolculukta son adımdayım.

21numara'lı koltuk..

Eşyalarımı yerleştirmiş ve cam kenarı düzenimi almışken , az rastlanır bir hata ile karşılaştım ..
Yanımdaki koltuğa bir bayan oturacaktı . Bu bayan Anadolu Üniversitesi'nde okuyormuş ..
İstediği takdirde boş yerlere geçebileceğimi söyledim ama gerek olmadığını söyledi ..
Üniversiteli üniversiteliyi seviyor anlaşılan .. Ben yinede cam kenarını ona bıraktım , teklife hayır demedi .
İyide oldu bu hata , O Eskişehir'i , ben Kıbrıs'ı anlattım .. Okulları , sistemi , günümüz siyasetini konuştuk .
Sonra kitaplarımıza daldık . ''Diriliş'' kitabına başlamıştım 3 gün önce .. Kaldığım yerden devam ettim .
İlk kitap ''Şu Çılgın Türkler'' ile birlikte , bir Türk çocuğunun arşivinde olması gereken bir kitap bu da .

Sayfalar birbiri ardına çevrilirken ortalık karanlığa büründü .. Otobüsün aydınlık koridor ışıkları yerini cılız , mavi gece ışıklarına bıraktı .. Belki gözlerim alışır die bir süre bekledim ama hayır .. Harfleri seçemeyince kitapı koltuğun cebine yerleştirip yolu seyre daldım .. Çizgiler , arabalar derken birden müzik dinlemek geldi içimden.Otobüste dönen filmi görmezden geldim ve ... '' Saybia - The second you sleep ''

Yola çıkmadan önce ipod'un içinde ne varsa silmiştim .. Kesinlikle değişik birşeyler dinlemek istiyordum. Ve adını hiç duymadığım grupları , şarkıları indirip eskilerle harmanlayıp sıkılmayacağım bir playlist hazırladım. Yolculuk , müzik adına bir keşif ve analiz olucaktı .. '' TI ''. Bilmediğim şarkıların çoğunu atlayıp eskileri dinlemeye devam ettiğimi farkettim ve içten içe güldüm .. Bu arada bayan arkadşımızın uyuduğunu farkettim.

Işıklar açılır ..

Farketmeden uyuduğumu , ışıklar açıldığında farkettim. 30 dakika ile başlayan cümleyi bilirsiniz .Biraz yürümenin ve uyuşmuş bedeni kendine ketirmenin zamanı gelmişti . Akşehir'de olduğumuzu öğrendim.
Soğuk bir hava beklentimin aksine yazlık giysilerle hiç rahatsız olmadım . Sanırım yaz gerçekten gelmişti vaktini beklemeden .. Hemen gözümdeki televizyon canlandı ve haberleri yazdım .. Türkiye'de cehennem sıcakları - Son 10 yılın en sıcak yazı - Barajlarda su bitti - Bugün başkentte sular kesik vs vs .. Ben haberleri sunarken tekrar yola devam ..

Işıklar 2. kez Pozantı'da açıldı .. Hayatımda sık sık mola verdiğim yerlerden bir tanesindeydim yeniden . Oldum olası burda yapılan tost ve ayranı sevmişimdir . İnip yavaşadımlarla büfeye yürüdüm ve siparişimi verdim . Kıbrıs'tan sonra Türkiye fiyatlarına adapte olamadığımdan bir şok geçirdim . Sadece 2ytl ' ydi . Şaşkınlığım bununlada kalmadı . Siparişi verirken fantazi olsun diye Uludağ Gazozu almayı düşündüm . Sadece düşünmüştüm ama ayranı söylemiş olmama rağmen adam dolaba yönelip '' şişeyi açayımmı? '' dedi .. Ben uğrdağım 2. şokla sadece başımı sallayabildim .

Kaldı 3 saat ..

Gün aydınlanmaya başladığı zaman uzun yol canımı sıkmaya başlıyor saatler yerinde sayıyor . Gidiş geliş 2yön yollardan sonra otobanda olmak biraz olsun sıkıntımı gideriyor .. Son 3 saat ve Antakya levhaları gözüküyor artık . Aydınlanan havayla birlikte müziğin sesini biraz açmakta sakınca görmüyorum . Arkadaşım uyanıyor. Arkadaşım diyorum çünkü yol boyunca iyi bir sohbetimiz ve birlikteliğimiz olduğunu düşünüyorum . Adana'yı geçtikten sonra Hatay il sınırına dahil oluyoruz . Birkaç kilometre sonra İskenderun Limanı ve deniz . Özlem duygusu ortaya çıkıyor yavaş yavaş .

Antakya ..

Ve 12 saatin ardından ...
Antakya'ya hoşgeldiniz yazısıyla ipodu kulağımdan çıkardım ...
Az da olsa değişen çevre hakkında konuşup etrafı incelemeye devam ettik ...
Geçen yıl başlayan inşaatlar bitmiş yenileri başlamıştı ..
Son'a geldiğimde şehrin kokusunu özlediğimi farkettim ..
Eşyalarımı toparlayıp beni alacak arabayı beklemeye başladım ..
Yol arkadaşıma veda ettikten sonra düşündümde ..
Bu iklimi seviyorum..
Bu şehri seviyorum ..

...

... günlerimi paylaşmaya devam edicem



~ 24 Nisan 2008 Perşembe

Kadehler ...












Kadehler birçok dostluğun pekiştiği yerdir .
Hayat bana bunu öğretti son 4 yılımda .
Hergün yeni bir insan tanıyabilirim.
Merhaba diyebilirim ama ne kadar samimi ?
Ne kadar içten olabilirim kadehlere olduğum gibi ?

Yalan burada başlar işte benim için .. Yoksa bana istediğin kadar yalan söyle . Yeterki bana , sende nasılsam öyle davran .. İçinden küfretmekmi geliyor , küfret .. Selam verme gereği görmüyorsan verme .. Sanma ki senin selamını beklerim ben .. Sen oynuyorsan ben zaten hissederim .. Kendine saygısızlık etme , oynama !

Kadehler evet ..
Kadehler seni dinler ..
Kadehler sana susar.
Sana anlatır tüm içtenliğiyle ..
Seni yudumlar dibini bulana dek ..

Ben bütün dostlarımı o kadehlerde buldum , o kadehlere koydum .. Bir masada birlikte ağladım birlikte güldüm . Bir şarkı dinledim ve hepsini özledim . Yüzleri hatırladım , bir tebessüm oldum . Mutlu oldum bir kez daha onları tanıdığım için . Onlardan gördüğümü kimseden görmedim , onlar sayesinde ayırdım gerçeği yalanı .. Doğruyu yanlışı birlikte tattım , tanıdım .. Öğrendim ve öğrettim . Kaç geceler paylaştım .

Şimdi ise uzağım ..
Bir gece kadar uzağım ..
Bir kadeh kadar uzağım ..
Bir duman , bir şarkı kadar ..

Gerçek neyi ifade eder .. ?
Mesafe ne olursa olsun bir şarkı kadar uzaksan manevi yolda , gerçek işte budur ..Günler sesinden öte dursa , aylar sonra açtığın telefon aylar önceki kadar yakınsa bana ; gerçek işte budur .Yalanlarla beslenip büyümenin tek suçumuz olduğu şarkımızda siz gerçeklere sahip olmak ..

Hepinize teşekkür ederim ..


Batuhan Doğu Alkaya
''03:46''

~ 20 Nisan 2008 Pazar

Değişiyorum ben ..











Değişim değişim değişim..!
Bir değişim rüzgarına kapıldım gidiyorum ...
Mevsimden dedim , mevsim yine sonbaharı sahneliyo ..
Dünya benle dalga geçerken ben nasıl değişiyorum ona şaşıyorum.

Odamın şekliydi , bilgisayarın yeriydi derken gerçek dünya yetmedi blogun temasınıda değiştim..3günde tam 2 kez .. Şimdilik son temada karar kıldım bakalım ama bu temada kıl ediyor yorumları göstermiyor..Xml kodlarını bulup yorum zibiti eklemeliyim biran önce ..


Blog sadece temasıyla değil içeriğiylede değişiyor.Daha eğlenceli geliyor yazılarım artık ..Bu da son günlerdeki bulut üstü gezinen ruh halimden olsa gerek.Nasıl olduda karanlık başladığımız blogu beyaza çevirdik bilmiyorum ama bu duruma çok sevinir oldum . Bu kadar karanlık bir iç dünyaya daha fazla tahamülüm kalmamıştı . Ama düşünmedende edemiyorum .

A: Aydınlanmayı istediğin için mi karanlığı bir köşeye attın ?

B: Gerçekten bulutlar üstünde uçan birimisin artık yoksa ?
diye sorarım ben kendime ..

Bu soruyu aslında hayatımın bütününe farklı olarak uyarlamak çok iyi olurdu . Seni sevdiğim için mi meleksin benim için ? Yoksa gerçek bir melek misin ? vb . sorular .. Ne hataya düştüysem benzeri sorulara cevap aramadımdan düştüm hep.Bir cevaba ulaştığım zaman sizleride bilgilendireceğim .. Herneyse girişe benzemeyen çıkışa uzak bir yerden esas meseleye geçelim ..

Yine yollara düşüyoruz .. Bu seferki yolculuk uzun zamandır uğramadığım ama hayat bulduğum yere . Antakya'ya . Antakya'ya bu sitede yine yer vereceğim ama şimdilik Antakya ile bağımı doğduğum yer olarak bilin .. Antakya,da doğdum 12 senedir x şehrindeyim gibi bir durumumuz yok nihayetinde gidebildiğim kadar giderim Antakya'ya . Çünkü Bodrum'da Antalya'da vb yerlerde yapılabilecek ne varsa yapabilirim orda ... Deniz , güneş , kum , bira,erkekler için kız,kızlar için erkek vs vs uzar bu listem .. Çoğu insan bilmesede modern bir akdeniz şehri ülkemize dahil .. Neyse detaylar daha sonra !! Yolculuğumuza ilk durak Eskişehir olucak . Madem bir yola çıkıyorum gezmek iyi olur sıkılmış bünyeyle. Ondan sonra Ankara ve son durak Antakya .
Herşey iyi güzel de biryanım hiç istemiyor gitmeyi . Öss'ydi , dersaneydi, derken ordakileri ihmal ettim . Anne ve baba tarafı olmak üzere 7 sülale die adlandırılan topluluk Antakya'da beni bekliyor.. Üstelik burda boş boş durup gün geçirdiğimi bildikleri için daha da bir ısrar ediliyor .. Buraya kadar bir sorun yok gibi dimi !!! .... ama var .

Oraya her gittiğimde insanlar benden manevi bir şeyler bekliyorlar . Onlara gidiyim , onlarda kalayım , onlarda yemek yiyim , yatayım ... Zaten kısa bir süreliğine gittiğin şehirde o kadar insanın manevi beklentisini karşılayamıyorum haliyle .. Ama psikolojik olarak on'a bölünüyorum resmen .. Mutlaka ihmaller oluyor .. Ve bu ihmaller kendi aralarında konuşuyor .. İhmale uğramayan taraf hakkında önyargılı düşünüyor ; gürültü patırdı .. Canım sıkılıyor bu işlere benim .

Siz siz olun doğduğunuz şehirden kız almayın [bkz:babam] .
Siz siz olun , siz siz olunla başlayan cümlelerimi ciddiye almayın ...
Anneme babama bu yazıdan söz etmeyin ...

Ben yola çıkıyorum ...
Bi yere gitmeyin , burda bekleyin ...



Batuhan Doğu Alkaya
02:28

~ 19 Nisan 2008 Cumartesi

Nerdeyim ...

Aslında bir gün için iki gönderi yazmak yaptığım bir iş değildir ama bugün size birşeyler daha okutmak ve göstermek istedim ... Adıımı soyadımı bu blogu okuyorsanız zaten öğrendiniz demektir :) Peki ya adım ve soyadım dışında su yüzüne çıkmamış olan gerçeklerim ? Tabiki hepsini yazmak gibi bir niyetim yok ama en azından size şuan yaşadığım yeri tanıtmak istiyorum . .

Çok yer gezdim çok yer gördüm ben . Ciddi manada bu böyledir . Babamın işinden dolayı gezmediğim coğrafi bölge kalmadı Türkiye sınırları içinde . Yetmedi birde ülke değiştirdim 2 kez . Son değiştiğim ülke üniversite dolayısıyla oldu ama şu günlerde çok boş günlerim .. Ailemin yanında geceyi gündüze çeviririm ... Peki nerdeyim ?
Bilecik - Söğüt ...


Bilecik aslında iki kez uğradığı durak olmuş babamın meslek hayatı boyunca .. Küçük bir ilçe olmasına rağmen bizim için önemi çok büyük Bilecik - Söğüt'ün .. Neden ? Britanya Krallığından tutunda Roma İmparatorluğuna , Osmanlı İmparatorluğuna dahil olmuş bir şehir Bilecik .. Sadece bunlarda değil elbet .. Ama bizi ilgilendiren en önemli kısım Osmanlı İmparatorluğunun kurluş yerinin Bilecik şehri Söğüt ilçesi olmasıdır ..

Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'nin babası Ertuğrul Gazi'nin Kayıboyu'nu 400 çadırla birlikte Söğüte taşımasılya başlamış Osmanlı Devleti'nin hikayesi ..
''
Ertuğrul Gazi, bir gece bir rüya gördü. Rüyada, “göbeğinden bir pınar fışkırdı... Bu çıkan sular çoğalarak bir deniz halini aldı... Bu deniz, bütün dünyayı kapladı.

Senin bir oğlun olacak; bu oğul bir devlet kurup, saltanatı ile dünyayı sarsacaktır.... dedi.

''

Fakat günümüzde ilçede tarihi yapı hiç yok denecek kadar az .. Bunun sebebi sahip çıkılmaması değil elbet .. Yazının başında dediğim ve bildiğiniz gibi Kayıboyu'nun göçebe bir topluluk olmasından ötürü günümüzde mimari yapı olarak çok fazla eser bırakmamışlar .. Yinede günümüze dek korunabilmiş az sayıdaki yapıların resimlerini sizlerle paylaşıyorum .


Soldaki resim Ertuğrul Gazi Müzesi'ne ait .. Müze , ilçenin yüzyıllardır taşıdığı kültürel mirasa az da olsa ışık tutuyor bugün .. Çok sayıda Osmanlı İmparatorluğu ve Kayıboyu'na ait değerler bulunuyor müze içerisinde . Aynı zamanda ilçedeki tek müze olma özelliğinide taşıyor Ertuğrul Gazi Müzesi . Yapı olarak görüldüğü gibi eski zamanları anımsatıyor bizlere . Eski Türk Evi olarak restore edilip 2001 de açılmış ...

http://www.360tr.com/ertugrulgazi/ adresinden 3 boyutlu olarak tamamını gezebilirsiniz . Yok ben üşenirim derseniz işte birkaç resim...














...




Tabiki benim için burada hayat resimlerdeki gibi değil . Söğüt ilçesi sosyal yapı olarak kendi halinde yaşayan , kahve kültürüne sahip insanlardan oluşuyor . Bu yüzden bir sürü kahvehane görebilirsiniz çevrede .. Ne yazık ki bendeniz bölye bir kültüre kendini adapte etmeye çalışmadığından , hatta istemediğinden oldukça sıkılıyorum .. Kültüre bir sözüm yok elbet . Böyle gelmiş böyle gidiyor insanların hayatları ama bana göre değil . Bisiklet sür , müzik dinle , internette gezin , yemek ye ve uyu .. Bunlar dışında gerçekten yaptığım birşey yok !

Gelde sıkılma .. !!

Uzun süreli olmasada , kısa bir gezinti için uygun
Kültürel mirası görmek adına güzel bir şehir - ilçe ikilisi burası ..


Batuhan Doğu Alkaya
21:02






~ 17 Nisan 2008 Perşembe

Alarm Kurmadan ....

Günaydın günaydın ve günaydın .
Üç gündür erken uyanıyorum ve kendime göre erken uyuyorum . Saat 10:30 da uyandım bugün . Günüdüzü bütünüye yaşamak çok güzel olucak . O yüzden iyi bir plan hazırlamalıyım . Güzel bişeyler yemeliyim ilk olarak . Sonra bir yürüyüş . Hava son günlerde olduğu gibi çookk çook güzel ve tam bir yürüyüş havası . İpod ( sanal reklam uygulaması :D ) ' umu kulağıma takıyorum ve güne başlıyorum . Bugünü ışıltılarla geçiriceğime dair kendime bir söz veriyorum hemen .. Bu arada bugün perşembe . Ailemin geleneksel balık günü . Her perşembe balık pazarına gidilir ve balıklar alınır . Akşam evde çeşit çeşit salatalar hazırlanır ve en önemli misafirimiz rakı masadaki yerini alır . Tabi saygımızdan anne ve baba karşısında içemiyoruz ama babamın yudumlarıya sarhoş oluyorum ben yine .. Neyse bir an önce günü yaşamalıyım ..
Hoşçakalın ...
Kendinize iyi bakın ...

~

Yalan Söyledim ...


Bir gün başlar ...
Bir göz açılır ...
Bir uyku son bulur ...
Bir şarkı dinlenir ...
....

Mevsimden olsa gerek bir değişiklik günündeyim .

Kalkar kalkmaz odamda bir şeylerin değişmesi gerektiğini düşündüm .
Evet birşeyler değişmeliydi .
Farklı hissetmem gerekti .
Önce bütün pencereleri açtım .
Temiz havayla doldurdum dörtbir yanı .
Sonra eşyaların yerini değiştirdim tek tek ...
Hayata bakmalıydım artık yazarken.
Bilgisayar masasını pencere yönüne çevirdim ..
Yanımada balkonum ve kapısı denk düştü .
Sağım solum dünya oldu bu sabah benim ..
Bütün karanlığıma ışıldadı saniyeler .
Eğlencelik bir şarkı ,
Ruhuma benden hediye bugün ..
Yazı hatırladım ..
Bir eskiyi özledim , bir ayrılığa üzüldüm ..
Mavileri düşledim , özgürlüğe söyledim ..

. . . dım
. . . dim

... yalan !
Bugün kendi kendime , koca bir yalan söyledim ...



Batuhan Doğu Alkaya
20:39

~ 16 Nisan 2008 Çarşamba

Başka Bir Şehir ...

Merhaba..
Uzun zamandır merhaba yazmıyorum .
En son blogu açtığımda merhaba yazmıştım .
İkiye bölünmüş bir bütün olma yolundalığım devam ediyor .
Fakat sezgilerim bunun son bulması yakındır diyor .
Yolun sonu geliyor gibi ..
Tabi bir histen ibaret bu düşünce .
Korkutuyor derinden .
Ama mutluda ediyor bir taraftan .
Anlaşılan herşey karışık .

Bu gece beni çok önceye götüren bir isim var kulaklığımda .
Tesadüfen dinliyorum .
''Gittin gideli hasrete sardım''
''Sendin herşeyim''
''Senle tamamdım''
''Yandım bu defa , öyle bir yandım ''
'' Seni hala unutmadım ''
diyor .

Monoton media player listem...
Beni son derece sıkmış olmalı ki radyo dinliyorum .
Ve geçmişe gidiyorum .
İlk kez duyduğum bir şarkıyla .

Henüz 8 yaşındayım ve hayatımın ilk acısını hissediyorum içten içte .
Farkındalığımda bir çocuk henüz .
Gözyaşlarımda .
Bir otobüs camından bakıyorum insanlara .
El salıyorum .
Ağlıyorum , ağlıyorlar .
Hiç bilmediğim bir dünyaya yol alıyorum .
Hiç görmediğim yüksekliği görüp .
Kalabalıkta tutuyorum annemin elini sıkıca .
Korkuyorum belkide .
İlk defa tanımadığım insanların farkına varıyorum .
Annem'e yüksek binalardan birini gösterek soruyorum :
- Anne burası Amerika'mı ?
Annem gülüyor .
Ben utanıyor , ağlıyorum yere bakarak .
Sığınacak bir beden arıyorum .
...


İnsanlara , salladığım eli göremeyecekleri kadar uzaklaşıyorum .
Ayrılık !
Başımı annemin dizlerine saklıyorum .
Anlasın istemiyor ve hıçkırıyorum .
Yıllar sonra farkediyorum , gözyaşlarımın aslında dizlerini ıslattığını .
Herşeyi anladığını .
Gülüyorum.
Yolculuğum sabahı bulurken bir şarkı çalıyor .
Kafesler içinde bir kadın söylüyor .
Asya
''Sormasaydın söylemezdim ama söylemem gerek''
''Bazen bir saniye binlerce yıl demek''

Ve yolculuk bir süreliğine bitiyor ..
Amerika sandığım Ankarada .
Ankara ...

Asya'nın yeni şarkısı o anki hislerime tercuman değil elbet .
Ama beni geçmişe götüren bir imge oluyor bugün .
Hatırlatıyor ..

Yolculuğum devam ediyor ...

Başka bir şehir...

Başka bir gün ..


Batuhan Doğu Alkaya
01:22







~

Kahinat Kraliçesi


Uzun zaman sonra yaz'ın şarkısı duyuldu buralarda .
Mevsim bir günde döndü , bir günde bitti kış ..
Yaz , kulaklarımıza fısıldadı ve izleri kaldı bulutların altında ..
Yağmur geri döndü , ama tüm sıcaklığıyla ..
Benim için uzun zaman sonra gelen tek şey bu değildi elbet ..
Üzerimdeki karamsarlık dağıldı az da olsa ..
Bir mutluluk dalgası hissediyorum avuçlarımda ..
Öyle ki çocuklaştım ..
Büyükmüydüm ki ?
Bugünlerin öncesinden daha çocuğum en azından ..

Az önce bu cümlelerimi birine yazdım ..
Garip bir resimdi.
Bir kahinat kraliçesiydi ..
Ve o buna mutluluk dedi ..
Bununla yetinmedi ..
Yaşa dedi ..
Zarar görmeden , hissettiğin gibi ..

..
Bugün bir kız üzüldü.
Yalnız ve Bencildi
Bir çocuk karıştı ..
İnsandı,bendim .
..

Bu gece bana eşlik eden ismi bende tanımıyorum ...
Hatta bir toplulukmu , tekil kişi mi ? bilmiyorum ...
Ama o benim için söylüyor .
Ben Kahinat Kraliçesine ...
Teşekkür ediyorum .



Batuhan Doğu Alkaya
03:42

~ 15 Nisan 2008 Salı

Vakitsiz


Vakitsiz yazılıyorum dizelere
Ya terkediliyorum bir köşede sessiz
Yada özleniyorum bir gelecekte bensiz ..
Oysa seni özlediğim bir geçmiş varken sensiz ..
Hangi yolda yürürdün sen vakitsiz ?


Batuhan Doğu Alkaya
04:33

~ 10 Nisan 2008 Perşembe

* * *

Bu blog BloggerV.com üyesidir.