Şehrin Yansıdığı Yer ..

~ 31 Mayıs 2008 Cumartesi


Biliyorum , uzun zamandır yazmıyorum.Belkide ihtiyacım olduğunu düşündüğüm şeylerin , aslında ihtiyacım olmadığını görüyorum.Yazmak.. Seviyorum yazmayı ve paylaşmayı ama , kendimle daha fazla yüzleşmeyi istemiyorum bazen . Mutlu veya mutsuz olmamla alakalı birşey olduğunu düşünmüyorum . Zaten ben yaşıyorum beni 24 saat..Ve gün içinde 2 kez yaşamak , bir anıyı olduğu yerden alıp başka bir günde yeniden yaşamak istemiyorum..Daha önce bahsetmiş olamlıyım .. Sürekli gezip duruyorum .. Bugün burada , yarın neredeyim ? Bilmiyorum! Farklı bir his içimdeki .. Bazen anlam veremiyorum .. Yine karışıyorum ..

Birkaç gün önce nerede olduğumu biliyorum elbette . Güzel bir şehir . İzmir . Ama farkettimki güzellik yetmiyor . Senin , benim güzel olmam lazım ki o şehir taşsın sokaklarına . Bizlerin kendi içimizde esmesi gerekiyor ki keyif alalım meltemlerden .Onbeş dakika oturamıyorum bir yerde . Nedensiz bir sıkıntı hissediyorum içimde . Üzerime geliyor duvarlar . Sanki dışarısı beni çağırıyor bana ağlıyor . Bende kırmıyorum . Yürüyorum yürüyebildiğim kadar kordonda . Dostlarımda bana eşlik ediyorlar . Bilecik'teki kelebekler değil bu sefer yanımdakiler . Bildiğiniz etten kemikten insanlar . Bodrum'daki arkadaşlarım . Şimdi ailelerinden ayrı , İzmir'de bir evdeler bir sebepten .

İnsan ruhu ne kadar aç olabilir ?

Öyle bir evki deniz manzarası var , ama radyosu yok . Televizyonu yok . Telefon desen ceplerinde , evin telefonu yine yok . Üç oda bir salon . Odalardan birtanesi aynı zamanda giyisi dolabı . Kapıyı açıyorsun ve giyisiler sağda solda . Kimisi ütülü ve katlanmış duruyor yerde , kimisi atılmış bir köşeye . Bir odada 4 aydır yaşıyorlar . Duvarlara matematik formüllerini , eski türk edebiyatına ait eserleri ve yazarlarını poster yapıp asmışlar birgüzel . Merak edip sordum '' Ne yapıyorsunuz siz burda ? '' diye . Ders çalışıyorlar ders . Hani şu ortalama 60 yıllık ömrü etkileyen 3 saat'cik varya .. O mesele . Peki diyorum çalışın ama , ben varken değil . Yürüyün dışarı çıkıyoruz :) Ama dinleyen yok . Yolda sıkılmamak için aldığım birkaç dergiye dalmış gözleri ve okuyorlar soluksuz . İnsan ruhu bu kadar aç olabilir ! Ben yürümeye , rüzgara , doğaya açım . Denize açım . Onlar okunacak bir dergiye , duyulacak farklı bir şarkıya , 3. bir nefese aç .

Sanarsınızki bu sene hayatımızın en kötü , en yalnız , en çaresiz senesini yaşayalım diye sözleşmişiz . Sonunda çıkıyoruz dışarıya . Alsancak . Birkaç bira'dan sonra ruhumuzun pencerelerini açıp , döküyoruz bir bir ne varsa . Konuştukça büyüyoruz sanki . Anlamak , anlatmak ve anlaşılmak .. Günler sonra yeniden .. Cebimizde kaç para var ? Umrumuzda değil . Giriyoruz bir müzik stüdyosunda 3 ümüz . Çalıyoruz . Çalmak da değil aslında . Haykırmak . Bilinçsizce basılan birkaç nota , hiç varolmamış bir melodi , sürekli değişen ve kaçan ritimler . Umrumuzda değil . Haykırıyoruz . Stüdyodan çıktığımızda ise , oksijen in ne olduğunu yeniden öğreniyoruz sanki . Derin bir nefesin verdiği hazzı tadıyoruz uzun zaman sonra .

Gecenin köründe yeni icad edilmiş mezelerimizle rakı içiyoruz denize bakarak . Birkaç gün sonrasını düşünmemek rahatlatıyor . Elimdeki bilete bakıyorum . 11:30 Eskişehir . Sonrada küçük bir otobüsle Bilecik / Söğüt .. Evim .. Dört duvarım .. Can sıkıntım .. Aynam .. Ve işte odamdayım . Klavyeme dokunuyor parmaklarım . Birkaç anıyı daha geçmişteki yerinden alıp , bu güne taşıyorum . Şarkılarım . Anılarımı bile rahat bırakamıyorum ki ben . Yine yazıyorum .. Düşünüyor ve yüzleşiyorum ..


Sen ..
Ben ..
Sadece bir kadeh ..
ve biraz da kırmızı ..
sonra ne sen ..
ne ben ..


Batuhan Doğu Alkaya

* * *

Bu blog BloggerV.com üyesidir.